Sanskrit dilinde Svadisthana ikinci çakradır ve “kişinin kendi yeri ve zemini” anlamına gelir. Bu çakra hayatımızda önemli bir yere sahiptir.
İkinci çakra ile ilgili bir sorun yaşayan kişi, Anne’in yaşadıklarından daha farklı endişelere sahip olacaktır. Bir şeyler düzene koymak ilk çakranın görevi iken, ikinci çakranın görevi hayatımızda duygular ve duygusallığa izin vermek, zevk almak ve “kendini akıntıya bırakmayı” öğrenmeyi kapsar. Kalçalar, kuyruksokumu, sırtın alt kısmı, üreme organları, rahim, böbrekler ile bağlantılı olan bu çakra duygular, duyarlılık, cinsiyet, içgüdü ve arzulardan sorumludur.
Dolaşım, idrar, menstürasyon, orgazm ve gözyaşları gibi bedendeki tüm sıvılar bu çakra tarafından kontrol edilir.
Dış dünyayı etkilemek ikinci çakranın ilgi alanında değildir. Bedenimiz ya da bir ilişkinin farklı olmasını istemeyi talep etmek yerine, ikinci çakra bizi kendimizi hayata olduğu gibi açtığımızda beliren duyguları hissetmemiz konusunda cesaretlendirir. Kabul etmek için kendi kendimize izin verdikçe hayatın tadını (ya da hafif acısını) çıkarırız. Hayata karşı direncimizi azalttığımızda tüm vücudumuz, kalçalarımız, üreme organlarımız daha az gergin olur. Böylece duyarlılığımıza ve cinsiyetimize karşı daha açık hale geliriz.
Leğen kemiğindeki ikinci çakra ile birlikte, kalpteki dördüncü çakra ve üçüncü gözdeki altıncı çakra açıklık ve gevşemenin “kadınsı, dişil” yanları ile ilgilidir.
Bu çakralar bizim hissetme, aşık olma, sevme ve görme haklarımızı temsil eder. Bacak ve ayaklarda, karında, boyunda, başın etrafında bulunan çakralar ise bizim sahip olma, isteme, konuşma ve bilme haklarımızı temsil eden “eril” yanlarımızla ilgilidir.
Eril çakralar, enerjiyi sistemlerimizden dışarı atma, dünyaya itme ve sıcaklık ile ısı yaratma eğilimindedir. Dişil çakralar enerjiyi hapsederek, sakinleşmeyi sağlar.
Modern dünyada hayatın eril ve dişil ilkeleri dengesizdir: Hareket ve ifadenin eril enerjisi, akıl ve kabul etmenin dişil enerjisi üzerine çoğu kez baskın çıkar. Bu durum hayatımızda stresin artmasına neden olur.
İnsanların çoğu dengesiz bir iş etiğine sahiptir ve zevk, eğlence ya da gevşeme için çok az vakit ayırırlar. Son yaptığımız çalışmaların birinde bir öğrencim, işkolik hayatında eğlenceye zaman ayırmasının ne kadar güç olduğunu söyledi. Eğlence için her gün 20 dakika zaman ayırmasının ne kadar iyileştirici olacağı konusunda onunla bir plan yaptık. Müzik dinlemek, yoga yapmak, masaj yaptırmak gibi… Hayatımız kendimizi ifade edebilmemiz ve aktif olabilmemiz için bize sınırsız sayıda fırsat sunar. Yoga pratiğimizde ya da başka herhangi bir şeyde bunu gevşeme ya da kavrama ile yapabileceğimizden emin olmamız gerekir. Uyum denge gerektirir. Yogada bu güç, esneklik ve çaba anlamlarına gelir. Yoga uygulamaları sırasında herhangi bir dengesizlik çakralarınıza yansır.
Eğlence ve duyguların ifadesinin karmaşık olduğu kültürlerde, dengesiz ikinci çakraya doğru sonsuz yol vardır. Duyguların baskı altında tutulduğu ya da zevkin, eğlencenin yalanlandığı çevrelerde yetişen insanlar, muhtemelen ikinci çakralarında bir enerji yetersizliği yaşayacaklardır.
İkinci çakra yetersizliğinin belirtileri, zevkten korkmak, duygularla bağlantı kuramamak ve değişime dirençli olmaktır. Seksüel sorunlar, sırtın alt bölgesinde, kalçalarda ve üreme organlarında meydana gelen sorunlar, ikinci çakraya dikkat etmek gerektiğini gösteren işaretlerdir. Çocuklukta yaşanan cinsel istismar bu çakrada duyguların kapanmasına ya da cinsel enerjinin kişiliğin en baskın yanı haline gelmesine neden olabilir.
Aşırı enerji ile yüklenmiş ikinci çakra, duygusal davranış, seksüel bağımlılık ya da zayıf bağlar üzerinden kendisini açabilir. Sık sık duygusal çatışmaların yaşandığı ya da hoşa giden herhangi bir uyarıcının (parti vermek, eğlenmek gibi) değişmez bir ihtiyaç haline geldiği aile ortamlarında aşırılık görülebilir.
İkinci çakra asanaları bize uyum ve alıcılık konusunda yardım eder. Gomukhasana’da (İnek yüzü duruşu) bacak pozisyonu, Eka Pada Rajakapotasana (Güvercin duruşu), Baddha Konasana (Sınır açı duruşu), Upavistha Konasana’nın (açık açı duruşu) ilk uygulamasında bacaklarla vücut öne eğilir. Diğer kalça ve kasık açıcı hareketler, leğen kemiğinin daha özgür hareket etmesini sağlar. Bu harekteleri yaparken kalça ve kasıklar fazla zorlanmamalı, hareketler yavaş ve yumuşak bir şekilde yapılmalıdır.